Değişim Kaçınılmaz İse Değişmek Keyfiyet Değildir
Hepimizin hayatında gelecekle ilgili hayallerimizin gerçekleşmesi için fırsat olabilecek dönüm noktaları olmuştur. Bu dönüm noktalarının hemen hepsinin ortak yönü vereceğimiz kararların yarını etkileyeceği gerçeğidir. Ve çoğu zaman bu noktada insanın vereceği kararlar, geçmiş yaşanmışlıklarla olgunlaşan tecrübeler, gelecekle ilgili kestirimler ve vereceğimiz kararların neticesi karşılaşacağımız muhtemel güçlükler karşısında kararlı olabilme irademiz ve alınacak riskler için ihtiyaç duyacağımız cesaretle şekillenir.
İnsan gibi şirketlerinde hayat hikâyelerinde birçok kez bu tip dönüm noktalarına gelmesi kaçınılmazdır. Ve yine bu dönüm noktalarına gelme genellikle şirketlerin isteği ile geldiği değil, şirketin içinde yaşadığı gerçekliklerin gelmeyi gerekli kıldığı dönüm noktalarıdır.
Bu dönüm noktalarına geldiğinde şirketler; “geleceklerini” nasıl yöneteceğini düşünmek, geçmiş tecrübeleri, gelecekle ilgili kestirimleri ve riskler karşısında göze alabilecekleri cesaretleri çerçevesinde önemli kararlar vermek zorunda kalacakları bir sürece girerler.
Şirket çalışanlarının gönüllü olarak katılması ve şirketin üst düzey yönetiminin liderliği ile yürütülecek bu süreç gerektiğinde “şirketin” kendisini geleceğe taşıyacak “Yönetim Organizasyonunun” ve bu organizasyonun yöneteceği “iş ve işlemlerin” (Süreçlerin) yeniden tasarlanması ile sonuçlanabilir.
Adına ister “Re-Organizasyon” ister “Yeniden Yapılanma” deyin bu çalışma değerleri, misyonu, hedefleri ve kırmızı çizgileri ile şirketini çok iyi tanıyan çalışanların ortak aklına, kolektif çalışmasına ve biz bilinci ile sahiplenmesine ihtiyaç duyacaktır.
Bu süreçte önemli birçok husus olmakla birlikte en önemlilerinden biri hiç şüphesiz şirketi yönetenlerin, yönetim sistemi ve organizasyonu oluştururken belirleyeceği öncelikler ve gereklilikler konusundaki ferasettir.
Yönetim Organizasyon konusu ile ilgilenenler çok iyi bilirler ki bir şirketin nasıl yönetileceği, şirketin amaçları ve şirketin içinde bulunduğu çevre (hukuki, sosyal ve ekonomik çevre) ile yakından ilgilidir. Bu tespitten hareketle şirketlerin yönetim organizasyon yapısı şirketi kuranların veya yönetenlerin istekleri ile değil şirketin yaşadığı gerekliliklere göre belirlenir demek yanlış olmayacaktır.
Çağının, hedeflerinin, içinde yaşadığı çevresinin ve iştigal konusu ile ilgili bilimsel metotların gerektirdiği gibi yönetilemeyen birçok ticari ve siyasi örgütlenmenin tarih içinde yok olduğu yönetim konusu ile uzaktan yakından ilgisi olan herkesin bildiği belki de bazılarımızın yaşadığı bir gerçekliktir. Bu noktada gereklilikler ile şirketin paylaştığı temel değerlerin uyumlaştırılması ile ilgili yapılması gerekenler üzerinde uzun uzun yazılıp çizilecek bir husustur.
“Değişmeyen tek şey değişimdir...” sözü ironik ama ironik olduğu kadar can yakan bir tespittir. Değişimin ve/veya gelişimin zorunlu olduğu dönüm noktalarında değişimi ve/veya gelişimi hızla ve cesaretle gerçekleştiremeyen her şirket yok olmaya mahkûmdur. Gerek ticaret tarihinin gerekse siyasi tarihin bize öğrettiği bir başka önemli konu ise değişim ve gelişim gerekliliklerini önceden görebilen; bir başka ifade ile dönüm noktasına bir zorunluluk olarak değil bir ön görünün gerekliliği olarak kendi iradeleri ile gelen örgütlerin başarı hikâyeleridir. John W. Teets’in “Yönetimin görevi işletmenin şu anki durumunu değil... Gelecekte ne olabileceğini görmektir” sözü bu noktada oldukça anlamlıdır.
İster bir gereklilik ister geleceği ön görmenin gereği olsun şirketlerde yürütülecek yeniden yapılanma çalışmalarının yöntem ve aşamaları üzerine uzun uzun yazmak çizmek mümkündür. Ancak bu yazımda paylaşmak istediğim husus.; değişim ve gelişim çalışmalarında bu gün veya gelecekte rol oynayacak yönetici ve yönetici adayları ile bu çalışmaların başarıya ulaşmasında kurumun sahip olması gerek 4 önemli erdemin gerekliliğidir.
Bilgi, Tutku, Cesaret ve İş Birliği...
Yönetim Organizasyon geliştirme esnasında ve organizasyonun yaşama geçmesinde “bilgi” en önemli kılavuz ve cesaret kaynağıdır. Çalışmalara katılanlar bu gün ve gelecekte ihtiyaç duyacakları bilginin öğrenilmesi konusundaki heyecan ve arzularını asla kaybetmemelidir.
Bireyler için ve bireylerin eseri olan örgütler için belirli hedeflere ulaşma ve başarmaya olan “tutku” ise en önemli iç motivasyon kaynağıdır. Zaman zaman yaşanacak aksaklıklar, sorunlar ve krizler karşısında yeniden başlama azmini gösterebilmek tutku ile bağlı olunan hedefler için daha kolay olmaktadır.
"İş birliği" işletmenin tüm süreçlerinde her kademeden çalışan ve yöneticiyi, dolayısı ile kurumu güçlü kılan önemli bir erdemdir. Bilgilerin, çabaların, fedakârlıkların, mutlulukların ve zaman zaman başarısızlıkların paylaşıldığı çalışma ortamları ise bireylerin iş birliğine olan inancı ve yaklaşımı ile şekillenmektedir.
"Cesaret" tutku ile ateşlenen gayretlerin zaman zaman ihtiyaç duyduğu bir erdemdir. Güçlükler, belirsizlikler ve muhtemel tehlikelere karşısında ihtiyaç duyacağımız cesaretin ilhamı tutkularımız, kaynağı ise bilgi’dir. Özellikle değişim ve gelişimle gelecek muhtemel belirsizlikler ve öğrenilmiş davranış ve alışkanlıkların yerine geçecek yeni öğrenmeler ve alışkanlıklara ayak uyduramama korkusu değişim mühendisliği başlığı altında yazılan birçok yazı, kitap ve makalenin konu başlıklarından birisidir. Bu gibi durumlarda gerek birey gerek kurum olarak cesur adımları atabilmek önemlidir.
Sonuç olarak,
Değişimin kaçınılmaz, değişimin keyfiyet olamayacağı dönemlerde; bilgiden kaynaklanan, tutkuyla ateşlenen, iş birliği ile güçlenen cesarete sahip olmak sizi veya şirketinizi geleceğe taşıyacak kararları almanıza yardımcı olacaktır.