Bu Son Olsun...
Türk siyasetinin makam sahibi olan olmayan tüm aktörleri, değerli basınımızın kıymetli temsilcileri; seçim propaganda dönemi boyunca; birbirinizi “küçümsediğiniz”, “aşağıladığınız”, “makamlarını hafife aldığınız”, “katillikle”, “vatan hainliğiyle”, “vatansever olmamakla” rahatlıkla suçladığınız ve birbirinize çocukların bile yapmaktan utanacağı “hakaretleri” ettiğiniz, topluma, özellikle gençlere ve çocuklara örnek olma mükellefiyeti olan büyüklerimiz ve aydınlarımız olarak, meydanlarda, ekranlarda, yazılarınızda, Tweet’lerinizde vb. yerlerde; “namussuz”, “şerefsiz”, “haysiyetsiz”, “onursuz”, “omurgasız”, “ulan”, “lan”, “hırsız”, “ne idiğü belirsiz”, “soysuz”, “köksüz”, “cibilliyetsiz”, “beyinsiz”, “mal”, “alık”, “dönek” vb. kelimeleri pervasızca kullandığınız, BU SON SEÇİM OLSUN…
Bir daha ki seçim dönemine kadar; bize ve birbirinize devletin nasıl yönetileceğini öğretmekten vaz geçin ve bize fikirleri eleştirmekle kişiliklere hakaret etme arasındaki farkı, bağırmadan çağırmadan bir fikri savunmayı, nezaket kuralları içinde bir kişiyi eleştirmeyi, devlet adamı ağzının sokak kabadayılarının ağzından nasıl farklı olabileceğini, siyasetin ve meydanlarda seçim konuşması yapmanın diğerini alaya almak ve ağızlardan salyalara akıtarak hakaret etmek olmadığını öğrenin ve bize öğretin…
12 Eylül öncesinde yüzlerce gencin, belki de kardeşinin nereden geldiği belli olmayan bir kurşunla can verdiğini, gençlerin birbirine nasıl kıydığını gören öğünün gençleri ve çocukları olan, bu günün anaları babaları evlatlarına yani bu günün gençliğine; meydanları, okulları, salonları, dükkânları, parti binalarını, yakıp yıkarak, molotof ve taş atarak, birbirine silah çekerek vatansever ve özgürlükçü olunamayacağını anlatmak için çırpınırken, lütfen sizler; ahlakı, adabı, edebi, nezaketi, muhabbeti, saygıyı, birbirinizin gönüllerini yıkmadan siyaset yapmayı bize gösterin…
Vesselam…