İş Dünyasına Hazırlanan Gençler; Tek Okuyucusu Siz Olacağınız Bir Kitap Yazın...
Şu sıralarda bir kitap yazmaya çalışıyorum…
Çalışıyorum diyorum çünkü, bir kitap yazmak çok da kolay olmuyor…
Gerek yakın dostlarım gerekse seminer veya konferanslar vesilesi ile tanışıklıklar ve muhabbetler kurduğum dostlarım bir sıklıkla bir kitap yazmam gerekliliğinden bahsederler.
Hatta naçizane bazı konularla ilgili özgün fikir ve birikimlerimi paylaştığımda muhataplarım; “Hocam bu konu ile ilgili bir kitap önerebilir misiniz?” diye sorduklarında, “Maalesef Yok, Ben yazarsam olacak…” diye soğuk bir espri yaparım, sağ olsunlar onlar da nezaketen gülümserler.
Bir kitap yazmak kolay değil…
Üstadım; Rahmetli İbrahim SÖZKESEN de sohbetlerimizin birinde “Bir kitap yaz…” demişti bana…
“Üstad benim yazdığım kitabı kim okur ki… Çok değerli ve benim hayranlıkla takip ettiğim zaman zaman kendilerinden dersler veya öğütler aldığım hocalarımın kitaplarını bile kimse okumuyor…” demiştim ben de…
Üstat da bana “Kendin okursun…” demişti ve devam etmişti; “Bak diyelim ki üniversite okumadın, herhangi bir konuda tecrübende yok, ama bir konuda sözün dinlensin istiyorsan, o konuda bir kitap yaz. Çok değil 20 sayfecik (Denizli Şivesi) bir kitap yaz PW’de ve Print de etme.” (Gençler için açıklayalım; bir zamanların Word’ü idi PW ve print’de PRINTER’da yazdırmak idi. Hey gidi günler hey…)
“Üstat” dedim; “Madem bastırmayacağım, neden bir kitap yazmak için uğraşayım ki”
Bir tebessümle o günün dersini verdi bana; “20 sayfecik bir kitap yazmak için bir sürü kitap okursun bir sürü kişiden akıl alır, fikir sorarsın, araştırırsın, incelersin, gözlersin… Ve bir konuda bir sürü kitap okuyan, bir sürü kişiden akıl alan birisi konuştuğu zaman herkes onu dikkate alır. Kimse dolu dolu ve meseleleri her yönü ile ele alarak konuşan kişinin hangi okulu bitirdiğini, tecrübesini sormaz.
Çünkü sen boş boş konuşan, bilmediği konuda inatla fikir ileri sürerek ükelalık (Denizli şivesi) yapan biri değilsindir. Ne dediğini bilen sözü dinlenecek adamsındır…
”Ne ders ama…"
Lisansüstü öğrencilerinin tezlerinin bir amacı da budur aslında… Bir konuda sözü dinlenir hale gelmek için hazırlar öğrenciler tezlerini… Araştırma tekniklerini öğrenmeleri de bir başka ve çok çok önemli kazanımıdır tez hazırlamanın… Bu noktada yüksek öğrenimde okuyan öğrenci arkadaşları hocalarının verdiği tez, proje veya sunum ödevlerine “dersi geçmek için yapılması gerekenler listesinde” değil, “okuldan sora hayata hazırlık listesinde” görmeleri konusunda ciddi ciddi uyarıyorum…
Bir kitap yazmak hiç kolay değil biliyorum…
Ama konferanslar sonrasında veya sohbetler sırasında bazen gençler bana “Hocam ben şu iş veya şu pozisyon için kendimi nasıl geliştirebilirim?” diye sorduklarında hemen o konu veya o pozisyonla ilgili bir kitap yazmaya başla der, yukarıdaki izahatı uzun uzun yaparım…
İnsan Kaynakları Yöneticisi mi olmak istiyorsunuz? Kurslara ve eğitimlere katılmadan önce; İnsan Kaynakları Yönetimi adında bir kitap yazın. Risk Yönetimi konusunda bir pozisyona mı hazırlanmak istiyorsunuz? Risk Yönetimi Adında bir kitap yazın. Satış Temsilcisi mi olmak istiyorsunuz? Satış Becerileri adında bir kitap yazın. Hatta bir sektöre odaklanın ve örneğin gayri menkul satışı ile ilgili bir kitap yazın. Öyle yüzlerce sayfalık bir kitap değil 20-30 sayfalık bir kitap(çık)tan bahsediyorum.
Kitabınızı basımını yapmak için değil kendinizi geliştirmek için yazıyorsunuz bu yüzden (iktibas, alıntı, çalıntı, vb. hiç fark etmez) okuduğunuz kitaplardan, makalelerden, web sitelerinden; cümleleri paragrafları, hatta bütün bir bölümü ekleyin kitabınıza… Ancak kes yapıştır yöntemi ile değil bizzat kendiniz yazarak ve mümkünse kendi cümlelerinizi kullanarak…
Daha kitabınızın içindekiler bölümünü hazırlarken bile; (ki bunu okuyacağınız kitaplardan esinlenerek yapacaksınız) kendinizi geliştirmeye çalıştığınız İş veya Pozisyon için gerekli bilgi başlıklarının neler olduğunu hemen kavrarsınız. Ve bu bilgi başlıkları da sizin o iş ve pozisyon için sahip olmanız gereken bilgilerin, ihtiyacınız olan becerilerin, kazanmanız gereken yetkinliklerin neler olacağı hakkında fikir verir size… Bu başlıkların altını okumalar ve araştırmalardan elde ettiğiniz bilgiler ile doldurduğunuzda da ihtiyacınız olacak becerilerin teorisine fevkalade hakim olmuşsunuzdur.
Şimdi burada önemle belirtmeliyim ki bir iş veya pozisyon hakkında kitap yazacak kadar bilgiye sahip olmanız sizin “işi yapabileceğiniz” veya “pozisyonda başarılı olabileceğiniz” anlamına gelmediğini unutmamanız gerekir. Bir kitap(çık) yazmak iş veya pozisyonla ilgili bilgi sahibi olmanıza vesile olacaktır. Ve unutmamalısınız ki “yolu bilmek” ile “yolu yürümek” aynı şey değildir. (“Yolu Bilmek ile Yolu Yürümek” konusunda bir başka yazı paylaşmam gerektiğinin farkındayım).
Kitabınızı bitirdiğinizde ise teorisine hakim olduğunuz bu becerileri size kazandıracak uygulamalı eğitimlere, atölye çalışmalarına mı katılırsınız, bu becerileri size öğretecek kişiler ile sohbetler mi yaparsınız, bu becerileri kazanacak bir işletmede gerekirse karın tokluğuna staj mı yaparsınız; üniversitenizin size vereceği staj, proje ve laboratuvar olanaklarına iki elle mi sarılırsınız orası size kalmış…
Bu arada ayrıca belirteyim ki bir iş ve pozisyon için gireceğiniz mülakatlarda teorik bilgiye hakimiyeti olanlar, iş verenin; iş ve pozisyonla ilgili temel bilgi alt yapısına yönelik ölçme sorularına tutarlı, mantıklı ve doğru cevap verme konusunda güçlük çekmezler. İş verenin veya mülakatı yapan yöneticinin “yapılacak işle ilgili ne biliyorsunuz…” sorusuna “Bir şey bilmiyorum ama öğrenebilirim…” diye cevap vermek mülakatı yapanı gülümsetmekten başka hiçbir etki bırakmaz. Üstelik talip olduğu iş veya pozisyon için kendini yetiştirmek için bir sürü kitap okuyup bir sürü kişiden fikir arayan ve bu konuda bilgilerini derlediği bir kitapçığı olan deneyimsizlere, hiçbir hazırlığı olmayan deneyimsizlere göre daha çok şans vermek ister iş dünyası…
Bu noktada “Meslek” ve “Uzmanlık” ifadeleri yerine “İş” ve “Pozisyon” ifadelerini kullandığıma dikkatinizi çekmek istiyorum… Öncelikle “meslek” veya “uzmanlık” ile “iş” ve “pozisyon” bir biri ile ilişkili ama farklı kavramlardır. Bu farkı uzun uzun daha sonra yazmak gerektiğinin bilincinde olarak burada bir örnek ile anlatmak isterim…
Örneğin Makine Mühendisliği bir meslektir ancak bir makine üretim işletmesinde üretim planlama uzmanı veya yöneticiliği; makine mühendisi mesleğindekilerin görev alabileceği bir iş veya pozisyondur ve sadece makine mühendisliği ile ilgili temel bilgileriniz bu pozisyonda size yetmeyecektir. Bunlara ek olarak üretim planlama ile ilgili çok özel teknik ve fonksiyonel bilgilere ihtiyacınız olacaktır.
Yani demem odur ki; birçok meslek ve uzmanlık için yüksek öğrenim veya ilgili eğitim programlarından mezun olmak kaçınılmazdır ve bu meslekler için bilgi bazı meslekler için ise beceri (Pilotluk, Cerrahlık, Askerlik vb.) ancak bu eğitim programları ile kazanılabilir. Makine Mühendisi olmak istiyorsanız bir üniversitenin makine mühendisliği bölümünü bitirmeniz gerekir. Bu bölüm sizi Makine Mühendisi olarak mezun eder ve mesleğinizi belgeleyen bir diploma ile akredite eder. Ama siz Makine Mühendisi olarak; Makine Üretim yapan bir işletmede Üretim Planlama Sorumlusu veya Bakım Onarım Sorumlusu veya Kalite Kontrol Sorumlusu pozisyonlarında çalışmayı hedefliyorsanız bu pozisyonlara yönelik bilgi ve becerilere odaklanmış olarak kendinizi özel olarak hazırlamalısınız. Ya da makine mühendislerinin satışın yapabileceği bir ürün satışında görev almak istiyorsanız, mühendisliğin dışında satış konusunda ihtiyacınız olacak bilgi ve becerilere odaklanmalısınız.
Özellikle üniversitelerin son yılını okuyan gençlere çalışmak istedikleri iş ve pozisyonlar için sadece kendilerinin okuyacağı bir kitapçık yazmalarını tavsiye ederim…
Bir kitap yazmak hiç de kolay değil…
Yıllardan beri eğitim kurumu, Sivil Toplum Kuruluşu ve kamu kurumlarının üniversiteli gençler için düzenlediği organizasyonlarda vermiş olduğum, gençleri eğitim sonrasında nasıl bir iş dünyasının beklediğini ve kendilerini bu dünyaya hazırlamak için eğitimleri süresince okullarında almış oldukları derslerin dışında neler yapmaları gerektiğini anlatmaya çalıştığım “Sınıflardan Ofislere” konferansını kitaplaştırıyorum…
Başlık başlık, cümle cümle, kelime kelime devam eden bu yazma süreci kolay olmuyor. Kitaplarını sabırla kaleme alan; okuduğum okumadığım, yaşayan yaşamayan tüm yazarlara olan saygım bir kat daha arttı bu sayede…
Bu yazıyı ise; kitabımda yer verdiğim konuyla ilgili bölümü tamamladığımda hem üstadım İbrahim SÖZKESEN’i rahmetle anmak, hem de genç bir hanımefendiden kısa bir zaman önce aldığım bir yardım talebi maili üzerine özellikle gençler ile paylaşmak istedim…
Vesselam…