top of page

Bilim Kurulu’nun Maske ile İmtihanı...

Dünyayı yakıp kavuran ve ülkemizi de yakıp kavurmak için sıraya alan bir salgın ortamında ekmek parası için değil, cenazesini defnetmek için değil, hastasına ilaç yetiştirmek için değil, kumar oynamak için sokağa çıkan, kahvelerde toplanan hatta kumar oynamak için daire kiralayan, sokaklarda doğum günü kutlayıp drift yapan, markette maskeni niye takmadın diyenle kavga eden, İstanbul’dan memleketine yasaklara rağmen “memleketim de memleketim” diyerek kaçak göçek giden zeka özürlü olanlar dışında kalan ortalama zeka sahibi bir Türk insanına ya da A veya B değil başlangıç seviyesi olan C sınıfı belgeye sahip bir “İşçi Sağlığı, İş Güvenliği uzmanına” (ki bunlar ortalama zekanın üzerinde zekaya sahiptirler) “bu salgını yavaşlatmak için ne önerirsin” diye sorsan sana basit bir cevap verir.

“Abi herkes maske taksın… Maske takmak mecbur olsun” der…


Tabi hemen üst düzey zekaya sahip olduğunu kabul ettiğimiz bir “Bilim İnsanımız” bu ortalama zekalı Türk vatandaşına “Sevgili kardeşim bu güne kadar bizim öğrendiklerimiz pandemi dönemlerinde vatandaşın ulaşabileceği “cerrahi maskelerin” sağlıklı bir kişiyi “virüsten” korumayacağını, hasta bir kişinin virüsü yaymasını engelleyeceğini söylüyor. Hatta Dünya Sağlık Örgütü de hasta olan veya kendinde hastalık semptomlarını hissedenlerin maske takmasını öneriyor” diye buram buram bilim kokan bir cümle ile cevap verir.


Bak şimdi agader ortalama zekaya sahip Türk Vatandaşı;Siz daha bu salgın bu memlekete gelmeden, bazı insanlar bu hastalığı ayakta ve farkına varmadan atlattığı için bunlar tespit edilemiyor diyordunuz ya, aha da kimin hasta olup olmadığını bilmiyorsak herkes takarsa hasta olan hastalığı bilmeyerek de olsa yayamaz. Ha bir de bu hastalık 4 veya 8 günde insanı hasta ediyor ama bu süre içinde kişi bilmeden bulaştırmaya başlıyor diye bir şey diyordunuz. İşte herkese maske takmaya mecbur tutulursa hasta olduğunu henüz hissetmediği için ortalıkta gezenler de kimseye bulaştırmazder çıkar işin içinden…


Üstün zekalı “bilimsel” vatandaş hemen buram buram bilimsel araştırma kokan bilgisini konuşturur. “Bak kardeşim sen bilmiyorsun ama biz bunun okulunu okuduk. Cerrahi maske %50 hadi bilemedin %70 oranında sağlıklı bir insanı ağzına yüzüne gelen virüslerden korur. Ama hasta bir insanın takması halinde onun virüsü dışarıya salmasını %95 engeller. O yüzden bize göre hasta takmalı


Ortalama zekalı vatandaşımda şöyle bir kaşını yukarıya gözlerini de hafif sağ yukarıya kaldırıp; “Valla aga ben senin hesaptan yola çıkıyorum. Bir hasta ile hasta olmayan adam karşı karşıya gelse ikisinde de maske olsa biri en az %50 korunuyor diğeri %95 bulaştıramıyor ise bu hesaba göre hasta olmayan adamın korunma olasılığı %145 oluyor, ama yine de siz daha iyi bilirsiniz ne de olsa okumuş adamlarsınız” diye cevap verebilir.


Tıbbi salgınla tıbbi olarak mücadele hakkında fikir beyan etmeyi konunun bilim insanlarına bırakmanın doğru olacağını düşünen ben fakir şimdi bu yazıyı neden yazıyorum… (Kısaca yazacağım ama uzun olacak bir cevap vereyim)


Bu hafta sonundan itibaren hasta olan olmayan herkesin “en azından” kalabalık ortamlarda maske takmasının yararlı olacağını söylüyor Bilim Kurulu’muz ve devletimiz vatandaşa ücretsiz maske dağıtmaya başlıyor. (Bu arada başka ülkelerin maskelerine kendi ülkelerinden geçerken el koyan muasır medeniyet seviyesinde ülkelerin olduğu dünyaya baktığımızda vatandaşına maskeyi ücretsiz dağıtabilecek bir devletin vatandaşı olmaktan gurur duyuyorum.)


Oysa biz yaklaşık 30 gündür sağlıklı bir insan maskeyi neden takmamalı diye bilim Kurulu üyesi olan veya olmayan bilim insanlarımızdan bilimsel açıklamalar dinliyorduk. Üstelik Amerika’da çalışan bir Türk profesörü de “herkes maske taksın arkadaş, insanlar takır takır ölüyor” dediği için meslektaşları linç edecekti ve hatta Koç Üniversitesi adamı bir canlı yayın esnasında işten kovmuştu…


Ne değişti… Bilim kurulumuz yaptığı araştırmalar sonucunda herkesin maske takmasının salgını yavaşlatacağına dair bulgulara mı ulaştı? Yada cerrahi maske teknolojisinde Türkiye’de bir devrim mi gerçekleşti? Yoksa bu virüsün bizim milli ve yerli maskelerimizden geçemediğimi anlaşıldı?


Hayır, sadece Dünya Sağlık Örgütü’nde görevli Profesör David HEYMANN İngiltere’deki Chatham House’ta konuştu ve “Hong Kong’ta yapılan araştırmalar ve yeni kanıtlar doğrultusunda yüz maskesinin salgının azalmasında kilit önemi olabileceğini“ söyledi. Dünya Sağlık Örgütü de “maske konusunda siyah veya beyaz bir cevabın olmadığını sadece maske takmanın salgını önlemek için tek başına yeterli olmayacağını” söyledi. İşte değişen bu…


Bu günlerde Bilim Kurulu tavsiyesi ile kalabalık ortamlarda herkes tarafından takılması zorunlu tutularak başlayan maske takma politikası, çok yakında evin dışında maskesiz gezene ceza var diye değişir ise şaşırmayacağız.


Şaşırmayacağız ama çok kızacağız…

Ortalama zekalı bir vatandaşın “herkes maske taksa kimsenin ağzının burnunun suyu sağa sola akmaz kimse diğerini bilmeden hasta etmez” diye özetleyebileceği ve zaman zaman spikerlerin özellikle de Ahmet HAKAN’ın konuklarına “taksak iyi olmaz mı ?” diye ürke ürke sorduğu basit bir tedbiri, “bilimselliği yok” veya “onun da zamanı var” veya “ülkemiz o safhada değil” diye daha düne kadar gündeme almayan, ama bu günlerde “artık virüs ülkemizde yayıldı ve kimde hastalık kimde var bilmediğimiz için herkes taksa iyi olur zaten Dünya Sağlık Örgütü de bu yönde bir öneri getirmeye hazırlanıyor” diyen ve bilimsel ufkunun Dünya Sağlık Örgütü’nün bildiri, yayın ve önerileri ile sınırlı olduğunu anladığımız bir bilim kuruluna sahip olduğumuz için çok kızacağız…


Dün akşam (6 Nisan) Ahmet HAKAN’ın programında bir bay bir hanım uzman maske takılacak ise nasıl takılması gerektiğini anlattı, hatta uzman hanımefendi evde pamuklu kumaştan acil durumda bir maskenin nasıl yapılabileceğini bu yapılan maskenin nasıl yıkanarak temizlenebileceğini tarif etti. Demek ülkemizde maske sıkıntısının değil ama ağzı yüzü kapatma sıkıntısının olmayacağını söyleyebiliriz.


Şimdi bilim kurulunun bu güne kadar aldığı tedbirler ile salgının hızı azalmadığına hatta dünya ortalamasının üzerinde (bakınız ABD ve Avrupa’nın demiyorum dünya diyorum) seyrettiğine göre ve tek başarımız sağlık sistemimizin güçlü olması sebebi ile dünyanın gelişmiş bazı ülkelerine göre daha hızlı teşhis koymak ve daha az ölüm yaşamak olduğuna göre salgını yavaşlatmak için ortalama zekalı bir vatandaşın aklına gelebilecek ve Amerika’da ki Türk profesörün yırtınarak önerdiği; “herkesin evin dışında maske takmasını zorunluluk haline getirilmesi” için neyi bekliyoruz ve neden bekliyoruz…


Bu güne kadar hastalık ile yanıp kavrulan ülkelerde Dünya Sağlık Örgütü’nün önerileri ile geç alınan tedbirleri çok erken almakla övünen Bilim Kurulu ve devletimizin, bir kriz veya sorun için daha önce alınan tedbirlerin alınmasının, bu tedbirin alınması ile daha önce ulaşılan aynı sonuçlara sebep olacağını ön gördüğünü düşünmek istiyorum… Nitekim ülkemdeki rakamlar da bunu destekliyor. Hastalık ülkemize geç girdi biz erken tedbir aldık ama hastalık dünya ile aynı hızda ve oranlarda ülkemizde yayılıyor ve çoğalıyor.


Demek ki bu güne kadar bilinen ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından salgınlar için geliştirilen önerilerden farklı çözüm üretme cesaretinin ve öz güveninin olmadığını düşünmeye başladığım bilim kurulu, bu kafa ile çözümler önermeye devam ederse dünya ne yaşayacak ise biz de onu yaşayacağız. Zaten onlarda onu diyor. Hastalık yayılacak, pik yapacak ve inişe geçecek artık bu pik noktası kaç kişinin hasta olması veya kaç kişinin ölmesi ile olacak onu bilmiyoruz… Göreceğiz…


Evet bu gün için hasta sayısı sağlık sistemimizi zorluyor ama yıkmıyor bu da benim devletimle gurur duyduğum bir şey… Ama hastalık bu hızla bulaşmaya devam ederse ve yine bilim kurulu uzmanlarının söylemi ile “virüs mutasyona uğrayıp insana bulaşmaktan vaz geçmezse” veya “bir aşı bulunup 8 milyar insan 1 ayda aşılanmazsa” veya “insanları hastaneye gelmeden tedavi edebilen bir ilaç“ kısa bir süre içinde bulunamazsa bu virüs ortalıkta gezecek ve insandan insan bulaşmaya devam edecek. Bu demektir ki bu gün çökmeyen sağlık sistemimiz kısa olmasa bile orta vade de çökme riski ile karı karşıya gelecek. (Bakınız çökecek demiyorum çökme riski ile karşı karşıya kalacak diyorum) Bu arada ülkemizde ölen kişi sayısının yüzlerle değil binlerle ifade edilen rakamlara ulaşması riskini söylememe gerek yok…


İmdi (yani bu çerçevede) eğer bütün bu kötü senaryolar gerçek olur, salgını yavaşlatamadığımız için hızla artan hasta sayısı nedeni ile sağlık sistemimiz çöker ve binlerce insan ülkemizde ölürse ve bilim kurulu üyelerinin salgını önlemek için hasta olmayan olan kişilerin maske takmasına gerek yok sözünün üzerine Dünya Sağlık Örgütü “aslında maske takmak salgını azaltabilirmiş” diye bir yayın yaparsa bu sonuç sadece Bilim Kurulunun yanlış önerileri sebebi ile ülkemizde binlerce insanın ölümünün engellenemediği gerçeğini bize yaşatacak ve ülkenin istikbali ve istiklali için en azından tıp alanında “yerli ve milli zekâ sahibi” bilim adamlarının sayısının yeteri kadar olmadığının ve çoğaltılmasının ihtiyacı olduğunu yada en azından oluşturulan bilim kurulunda bu tip bilim insanlarının olmadığını anlamış olacağız…


Bu yazıyı hali hazırda bilim kurulunda yer alan hocalarımın; sadece bu salgını yenmenin değil, aynı zaman da “el nereye gider biz oraya gideriz” demeyen, “taklidi değil tahkiki bilim yapan” bilim insanlarına sahip olup olmadığımızın da sınavını verdiğini hatırlatmak için yazdım…


Vesselam

136 görüntüleme

Yazılar / Paylaşımlar

bottom of page